Yağma Suçu Nedir? TCK 148’e Göre Cezası, Nitelikli Yağma (TCK 149) ve Hukuki Alacak Nedeniyle Yağma (TCK 150)
- Tuğçe Dağ
- 28 Mar
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Nis

Türk Ceza Kanunu’nda yağma suçu, halk arasında gasp suçu olarak da bilinir. Kanunun 148. maddesine göre yağma, bir kimsenin başkasına ait taşınır bir malı, o malın sahibinin rızası olmaksızın cebir veya tehdit kullanarak almasıyla oluşur
Yani fail (suçu işleyen kişi), mağduru zorlayarak malı kendisine teslim etmeye veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakır. Bu nedenle yağma suçu, hem malvarlığına karşı işlenen bir suçtur hem de mağdura yönelik şiddet veya tehdit içerdiği için kişi hürriyetine ve vücut dokunulmazlığına karşı da bir saldırı barındırır.
Yağma suçunun temel unsurları şunlardır:
Bir başkasına ait taşınır malın alınması,
Bu fiilin mağdurun rızası olmadan gerçekleştirilmesi,
Cebir veya tehdit kullanılarak yapılması.
Hırsızlık suçu ile yağma suçu arasındaki fark da tam burada ortaya çıkar: Yağmada, hırsızlığa ek olarak malı almak için cebir veya tehdit kullanılması gerekir.
Örneğin, bir kişi mağduru döverek veya bıçakla korkutarak para veya telefonunu alırsa bu yağma suçudur; oysa gizlice cebinden para çalmak (şiddet ve tehdit olmaksızın) sadece hırsızlık suçu olacaktır.
Yağma suçunda suç konusu mal genellikle para, telefon, çanta gibi taşınabilir (menkul) bir mal olmalıdır. Yargıtay içtihatlarına göre taşınmaz mallar (örneğin ev veya arsa) doğrudan yağma suçunun konusu olamaz.
Eğer bir kimse tehditle başkasına ait bir evi kendi üzerine tapuda geçirirse, burada yağma değil başka suçlar oluşur; ancak tehditle evi sattırıp elde edilen parayı alırsa, o alınan para yağma konusu mal olabilir.
Kısaca, yağma suçu başkasının zilyetliğindeki (fiilen elinde bulundurduğu) bir taşınır malın, zor kullanarak alınmasıdır. Bu suçun oluşması için failin o maldan yararlanma kastı ile hareket etmesi yeterlidir; malı kalıcı olarak sahiplenmek amacı şart değildir.
Örneğin, Yargıtay bir kararında failin mağdurun cep telefonunu sadece arama kayıtlarına bakmak için geçici olarak almasını dahi yağma kapsamına sokmuştur – zira fail cebir/tehdit uygulayarak o maldan faydalanmıştır, fiilen kullanıp kullanmaması önemli değildir.
TCK m.148 kapsamındaki yağma suçunun cezai yaptırımı
Yağma suçu cezası nedir? Kanunda yağma suçunun temel şekli için öngörülen ceza oldukça ağırdır. TCK 148. maddeye göre, basit yağma suçunu işleyen kişi 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Suçun bu temel hali, herhangi bir nitelikli unsur (silah, birden fazla kişi, gece vakti vb.) olmadan, genellikle gündüz vakti ve tek fail tarafından işlenen yağma durumlarını kapsar. Örneğin, sokakta tek başına yürüyen birinin önünü kesip “paranı ver yoksa seni döverim” diyerek parasını alan fail TCK 148 kapsamında cezalandırılır ve alacağı ceza 6-10 yıl arası hapistir.
Yağma suçu, kamu düzenini ciddi şekilde bozan ve hem mala hem kişiye karşı işlenmiş sayılan bir fiil olduğu için bu kadar yüksek hapis cezası ile yaptırıma bağlanmıştır. Suçun işleniş şekline göre hakim, 6 yıl olan alt sınırdan cezada artış yapabilir. Özellikle aşağıda açıklanacak nitelikli haller mevcutsa ceza zaten daha yüksek aralığa çıkmaktadır.
Yargılama sürecinde, mahkemeler yağma suçlarında çoğu zaman tutuklu yargılama yoluna gitmekte ve ceza verilirken de genellikle erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) hükümleri uygulanmamaktadır, çünkü yağma katalog suçlardan biridir. Ayrıca, yağma suçu şikayete tabi değildir; yani mağdur şikayetini geri alsa bile (örneğin fail zararını karşılasa dahi) kamu davası düşmez. Bu suçta uzlaşma da mümkün değildir. Dolayısıyla, yağma suçunun cezai yaptırımı hem süre olarak uzun hapis cezasını hem de ciddi adli süreçleri içerir. Nitekim 2023 yılında Yargıtay, yağma suçundan yargılanan bir sanığın somut delil yetersizliği olmaksızın mahkum edilmesini, masumiyet karinesine aykırı bularak bozmuştur; yağma gibi ağır bir suçta dahi “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin geçerli olduğunu hatırlatmıştır.
Bu, ceza yaptırımının ağır olması kadar ispat standardının da yüksek tutulması gerektiğini gösteren önemli bir yargı kararındandır.
Suça teşebbüs hali – yağma suçunda teşebbüs mümkün mü, hangi şartlarda olur?
Bazı durumlarda fail yağma suçunu tamamlayamadan yakalanabilir veya amaçladığı malı ele geçiremeyebilir. Ceza hukukunda bu durum suça teşebbüs olarak adlandırılır. Peki, yağma suçunda teşebbüs mümkün müdür? Evet, yağma suçu teşebbüse elverişli bir suçtur; fail, yağma niyetiyle eyleme başlar ancak elinde olmayan nedenlerle malı alamazsa suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılır.
Örneğin, bir hırsız mağdurun çantasını gasp etmek üzere bıçakla tehdit ederken polis gelip müdahale ederse ve fail çantayı alamadan kaçarsa, burada yağma suçuna teşebbüs vardır. Failin niyeti yağmayı tamamlamaktır ancak dış bir engel nedeniyle sonuca ulaşamamıştır.
TCK’ya göre teşebbüs halinde cezada belirli oranda indirim yapılır. Genel kural olarak, tamamlanmış suça göre daha az ceza verilir; TCK 35. madde uyarınca, failin alacağı hapis cezası 1/4 ile 3/4 oranında indirilebilir. Uygulamada hakim, suçun ne kadar yakına kadar gerçekleştiğine bakarak indirim oranını belirler. Yağma suçunda teşebbüsün şartları, tüm suçlarda olduğu gibi, kastın varlığı, icra hareketlerine başlanması ve sonucun failin kontrolü dışında engellenmesi şeklinde özetlenebilir. Fail cebir veya tehditle yağma fiiline başlamış olmalı, ancak örneğin mağdurun direnmesi veya üçüncü kişilerin araya girmesi gibi nedenlerle malı alamamış olmalıdır.
Önemli bir Yargıtay kararı, yağma suçunda teşebbüs ile tamamlanma arasındaki çizgiyi netleştirmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2024 tarihli bir kararında (E.2023/522) vurgulandığı üzere, mağdur cebir veya tehdidin etkisiyle malı teslim etmiş ya da teslim etmek zorunda kalmışsa suç tamamlanmıştır.
Yani fail malı ele geçirdiyse, kısa süre sonra yakalansa bile yağma tamamlanmış sayılır.
Buna karşılık, fail cebir kullanmasına rağmen mağdur malı vermemiş ve fail de alamamışsa veya fail daha almadan yakalanmışsa suç ancak teşebbüs aşamasında kalmıştır. Yargıtay’ın ifadesiyle, “failin, cebir veya tehditle suçun icra hareketlerine başladıktan sonra elinde olmayan nedenlerle malı alamadığı hallerde, yağma suçu teşebbüs derecesinde kalmış sayılır”
Uygulamada görülen bir senaryo da hırsızlık suçunun yağmaya dönüşmesi halidir. Örneğin, fail başlangıçta gizlice bir eşyayı çalmaya kalkışır, ancak mağdur fark edince kaçmak yerine mağduru tehdit ederek eşyayı almaya devam ederse, eylem hırsızlıktan yağmaya teşebbüse dönüşür. 2024 yılında Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin incelediği bir olayda sanıklar gece vakti bir motosikleti çalmaya çalışırken mağdur tarafından fark edilmiş, sanıklardan biri mağdura bıçak çekerek tehditte bulunmuş, ancak sonunda motosikleti bırakarak kaçmışlardır. Yargıtay, bu olayda nitelikli yağmaya teşebbüs suçunun oluştuğunu ve mahkemenin bu yöndeki mahkumiyet hükmünde isabetsizlik bulunmadığını belirtmiştir.
Şöyle ki:
“...olayda sanıklar hakkında nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2024)
Görüldüğü üzere, yağma suçu teşebbüs halinde kalırsa fail yine de ciddi bir cezayla karşılaşır ancak tamamlanmış yağmaya göre daha düşük bir ceza alır. Önemli olan, sonucun gerçekleşmemesinin failin kendi isteğiyle değil, dış engellerle olmasıdır. Aksi takdirde –örneğin fail, polisi görünce vazgeçip malı almadan kaçarsa– bu da gönüllü vazgeçme sayılabilir ve teşebbüsten bile ceza almayabilir. Bu gibi hukuki değerlendirmeler olayın özelliklerine göre yapılır ve Yargıtay kararları bu çizginin doğru uygulanmasında yol göstericidir.
Nitelikli yağma suçunun tanımı ve TCK m.149 kapsamındaki halleri
Bazı durumlarda yağma suçu, daha vahim şekillerde işlenir ki bunlara nitelikli yağma (TCK 149) denir. Nitelikli yağma suçunun tanımı, yağma fiilinin belirli ağırlaştırıcı koşullar altında gerçekleştirilmesidir. TCK m.149, yağma suçunun şu hallerde işlendiğinde cezanın arttırılacağını düzenlemiştir:
Silahla işlenmesi: Suç sırasında bıçak, tabanca gibi silah kullanılması veya gösterilmesi. Örneğin failin mağduru tabancayla tehdit ederek para alması.
Kişinin kendini tanınmayacak hale koyması: Failin tanınmamak için maske takmak, yüzünü boyamak gibi yöntemlerle kimliğini gizleyerek yağma yapması.
Birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi: Yağmanın en az iki fail tarafından birlikte gerçekleştirilmesi. İki veya daha fazla kişinin mağdura karşı ortak hareket etmesi bu kapsamda kabul edilir.
Yol kesmek suretiyle veya konutta/işyerinde işlenmesi: Yol kesme, insanların seyahat özgürlüğünü ihlal eden bir yöntemdir; konut veya işyeri ise kişinin en güvende olduğu alanlardır. Bu yer ve durumlarda yapılan yağma daha ağır görülür.
Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olana karşı işlenmesi: Çocuk, yaşlı, engelli, ağır hasta gibi kendini koruyamayacak durumdaki mağdurlara karşı işlenen yağma.
Var olan veya varsayılan suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanarak işlenmesi: Failin kendisini bir mafya/çete üyesi gibi gösterip o örgütün korkutucu ününü kullanarak yağma yapması.
Suç örgütüne yarar sağlamak amacıyla işlenmesi: Fiilen bir suç örgütü adına veya örgüte çıkar sağlamak maksadıyla yağma yapılması.
Gece vaktinde işlenmesi: Yağmanın gece vakti gerçekleştirilmesi (gece, suçun gizlenmesini kolaylaştırdığı ve mağduru daha savunmasız kıldığı için ağırlaştırıcı bir sebep kabul edilir).
Bu nitelikli hallerin herhangi biri varsa yağma suçunun cezası artan cezai yaptırıma tabi olur. Kanuna göre TCK 149 kapsamında yağma suçu işleyen fail 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Yani alt sınır 10 yıl hapistir. Hakim, eğer birden fazla nitelikli hal bir arada gerçekleşmişse cezada alt sınırdan daha da uzaklaşıp daha yüksek bir ceza verebilir.
Örneğin, yağma hem silahla hem gece vakti hem de birden fazla kişiyle işlenmişse hakim 10 yılın üzerinde bir cezaya hükmedecektir. Nitekim Yargıtay kararları da, birden fazla ağırlaştırıcı sebep varsa alt sınırın yeterli olmayacağını vurgulamıştır.
Yargıtay’ın nitelikli yağma suçuna ilişkin güncel içtihatlarından birkaç örnek: 2023 yılında Yargıtay 6. Ceza Dairesi, birden fazla kişinin karıştığı bir yağma olayında faillerden birinin yüzünü maske ile gizlemesi durumunda, diğer failler de bundan haberdar ise hepsi bakımından “kendini tanınmayacak hale koyarak yağma” niteliğinin uygulanacağına hükmetmiştir.
Bu karara konu olayda ayrıca suç mahallinde bir pompalı tüfek fişeği bulunmuş ve mağdur silah sesine benzer bir ses duyduğunu belirtmiştir; Yargıtay bu delillere dayanarak silah kullanıldığı kabulüyle TCK 149/1(a) bendindeki nitelikli hali de yerel mahkemenin uygulamasında hukuka aykırılık görmemiştir.
Böylece maske takan tek bir kişi olsa bile tüm ortaklar hakkında yüzlerini gizleyerek yağma hükmü uygulanabileceği Yargıtay’ca ortaya konmuştur.
Başka bir Yargıtay kararında ise (2023), yağma suçunun birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinin, mağdur diğer faillerin hepsini görmese bile oluşacağı belirtilmiştir. Önemli olan faillerin birlikte hareket etmesi ve fiili birlikte gerçekleştirmeleridir.
Yani mağduru etkisiz kılmak için iki kişi birlikte hareket etmişse, mağdur sadece birini görmüş olsa dahi yağma suçu birden fazla kişiyle işlenmiş sayılır. Bu yorumlar, TCK 149’daki nitelikli hallerin uygulamasında Yargıtay’ın nasıl geniş yorum yapabildiğini göstermektedir. Elbette her somut olay kendi şartlarında değerlendirilmektedir; örneğin gece vakti veya yol kesme durumlarının oluşup oluşmadığı, failin kastı ve hazırlığı gibi hususlar mahkemece incelenir. Ancak genel mesaj şudur: Yağma suçunu ağırlaştıran bu haller, kamu güvenliğini daha da fazla tehdit ettiği için Yargıtay tarafından ciddiyetle ele alınmakta ve cezalar buna göre onanmaktadır.
Hukuki alacak nedeniyle yağma suçu (TCK m.150) – indirimin koşulları ve sınırları
TCK m.150, yağma suçuna ilişkin özel indirim hallerini düzenlemektedir. Bunlardan ilki ve en önemlisi, bir hukuki alacak nedeniyle yağma durumudur (TCK 150/1). Kanun koyucu, eğer fail aslında mağdura karşı gerçek ve geçerli bir alacak hakkına sahip ise ve sırf bu alacağını tahsil etmek amacıyla cebir veya tehdit uygulamışsa, bu durumda failin yağma hükümlerine göre değil, daha hafif olan tehdit veya yaralama hükümlerine göre cezalandırılmasını öngörmüştür.
Kanundaki ifadeyle:
"Yağma suçu, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenirse, işlediği fiilin niteliğine göre faile tehdit veya kasten yaralama suçlarından ceza verilir." (TCK 150/1)
Görüldüğü gibi, burada fail aslında hukuken talep edebileceği bir alacağı zorla tahsil etmeye kalkışmaktadır. Örneğin, birine borç veren A, borcunu alamayınca B’yi döverek parasını geri alırsa bu durumda A’nın eylemi kağıt üzerinde yağma gibi görünse de hukuki alacak nedeniyle işlenmiş sayılır. Kanun, böyle bir durumda A’ya yağma suçundan (6-10 yıl) değil, uyguladığı cebir veya tehdidin karşılığı olan suçtan ceza verin diyor. Yani A, B’yi döverek parasını aldıysa kasten yaralama suçundan hüküm alacak (bu ceza muhtemelen daha düşük olacaktır); eğer sadece tehdit etmiş ve B korkup ödemişse tehdit suçundan ceza alacaktır.
Elbette, bu hükmün uygulanabilmesi için çok önemli bir koşul var: Alacak gerçek olmalıdır. Yargıtay kararları, TCK 150/1’in uygulanabilmesi için ortada gerçekten ispatlanabilir, hukuka uygun bir alacak ilişkisi bulunmasını şart koşuyor.
Fail ile mağdur arasında geçerli bir hukuki ilişki (örneğin borç sözleşmesi, alım-satım, ödünç verme vb.) yoksa, fail sırf “sen bana borçluydun” diye bahane ederek zorla para alırsa bu madde koruma sağlamaz; eylem doğrudan yağma suçu olarak cezalandırılır. Örneğin, 2024 yılında Yargıtay, böyle bir durumda yerel mahkemenin “ortada gerçekten bilezik borcu olup olmadığını araştırmadan sanığı beraat ettirmesini” hukuka aykırı bularak kararı bozmuştur.
Mahkeme, önce borç ilişkisinin gerçek olup olmadığını tespit etmeli, eğer gerçekse sanığı tehdit/yaralamadan cezalandırmalı, değilse yağmadan hüküm kurmalıydı. Bu karar, hukuki alacak iddiasının sıkı biçimde incelendiğini gösteriyor.
TCK 150’de düzenlenen ikinci indirim hali ise “malın değerinin azlığı” durumudur (TCK 150/2). Yağma suçunda gasp edilen malın değeri çok düşük ise kanun, cezada fail lehine bir indirim yapılabilmesine imkan tanır. Bu hükme göre hakim, yağma konusu malın ekonomik değerinin önemsiz derecede az olduğunu saptarsa, verilecek cezayı 1/3’ten 1/2’ye kadar indirebilir
Örneğin bir ekmek, bir şişe su veya sembolik değerde birkaç lira için yağma suçu işlenmişse mahkeme, 6 yıl olan asgari cezayı belli oranda düşürebilecektir. Ancak burada da Yargıtay’ın geliştirdiği bir kriter vardır: Failin daha fazlasını alma imkanı varken daha azını almış olması gerekir
Yani fail aslında mağdurdan çok daha değerli şeyler gasp edebilecek durumdayken bilinçli olarak az bir şey almışsa “malın değerinin azlığı” indirimi uygulanır. Yoksa fail mağdurun tüm parasını almış ama o para zaten azmışsa –başka deyişle, fail aslında alabileceği her şeyi almışsa– salt miktarın az olması indirim nedeni sayılmaz.
Buna ilişkin Yargıtay kararları, örneğin failin mağdurdan 1000 TL varken sadece 100 TL’sini zorla alması halinde bu indirime hükmedilebileceğini, ancak mağdurda sadece 100 TL varsa ve fail hepsini almışsa indirimin uygulanamayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla “değer azlığı indirimi” bir nevi failin göreceli insafını ödüllendiren bir mekanizmadır.
Her iki durumda da (hem hukuki alacak nedeniyle işleme, hem malın değerinin düşüklüğü) mahkeme takdir yetkisini dikkatli kullanır. 2023 ve 2024 Yargıtay kararları, hukuki alacak iddiasının sıkı araştırılmasını ve değer azlığı indiriminde de objektif ölçütlere uyulmasını vurgulamıştır. Bu indirim hükümleri, kötü niyetli kullanımın önüne geçmek için sınırlandırılmıştır. Örneğin, uydurma bir senetle karşı tarafı borçlu gösterip tehditle para almak, gerçek bir alacak olmadığı için indirim kapsamında değerlendirilmeyecektir. Aynı şekilde, gaspa konu malın değeri küçük olsa bile eğer fail mağdurun elindeki tüm malvarlığını almışsa “azla yetinme” durumu yoktur. Özetle, TCK 150 maddesi, yağma suçunda özel bazı durumlarda fail lehine sonuç doğuran istisnai düzenlemeler içermektedir. Bunlar doğru şartlarda uygulandığında fail, yağma suçuna nazaran çok daha hafif ceza alabilir.
Yağma suçu, yukarıda ayrıntılı açıklandığı gibi çok ciddi sonuçları olan bir suç tipidir. Hem uzun süreli hapis cezalarını hem de karmaşık hukuki değerlendirmeleri (örneğin teşebbüs mü tamamlanmış suç mu, nitelikli hal var mı, özel indirim hükümleri uygulanır mı gibi) barındırır. Bu nedenle, gerek yağma suçuyla suçlanan sanıklar gerekse yağma suçunun mağdurları, hak kaybına uğramamak için mutlaka ceza hukukunda deneyimli bir avukata başvurmalıdır. Özellikle 2023 ve 2024’de Yargıtay’ın verdiği kararlar, yağma davalarında küçük ayrıntıların bile (örneğin failin kastının niteliği, olayın oluş şekli, delillerin değerlendirilmesi) hükmün seyrini değiştirebildiğini göstermektedir.
Comments