top of page

Sözleşmeli Uzman Erbaşların Sözleşme Feshi ve Yenilenmemesi – Hukuki Çerçeve ve Güncel Yargı Kararları

  • Yazarın fotoğrafı: Tuğçe Dağ
    Tuğçe Dağ
  • 12 Nis
  • 17 dakikada okunur


3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Uzman Erbaş Yönetmeliği, uzman erbaşların hizmet şartlarını ve sözleşme işlemlerini belirlemektedir​. Kanuna göre uzman erbaşlar, ilk sözleşmelerini en az 2, en çok 5 yıllık süreyle yapmakta ve müteakip sözleşmeleri de 1 yıldan az, 5 yıldan fazla olmamak üzere belirlenebilmektedir. Sözleşmeler, personelin talebi ve gerekli şartları taşıması halinde azami belli bir yaş haddine kadar yenilenebilir​.

Bu yapısı gereği uzman erbaş sözleşmesi, klasik bir iş akdinden ziyade idari sözleşme niteliğindedir. Nitekim idare hukuku öğretisinde, konusu kamu hizmeti olan ve şartları kanun/yönetmelikle önceden belirlenmiş bu tip sözleşmeler “idari sözleşme” olarak kabul edilmektedir. Uzman erbaşlar, sözleşmeyi imzalamakla kamu hizmetinin yürütülmesine katılmayı ve önceden tespit edilmiş şartları kabul etmiş sayılırlar; dolayısıyla bu statü, ancak kanun ve yönetmelikte öngörülen şartlar dahilinde sona erdirilebilir​.

3269 sayılı Kanun’da sözleşmenin sona ermesine dair hükümler iki ana başlık altında toplanmıştır:

  1. Uzman erbaşın kendi isteğiyle sözleşmeyi sona erdirmesi,

  2. İdare tarafından sözleşmenin sona erdirilmesi (fesih veya yenilememe halleri)​.

Uzman erbaş, kendi isteğiyle ancak belirli durumlarda sözleşmeden çıkabilir (örneğin ilk 5 aylık intibak dönemi içinde ayrılma talebi, kadro lağvı durumunda ayrılma talebi, astsubaylığa geçiş sınavını kazanıp ayrılma gibi haller)​. Bunun dışındaki hallerde, sözleşmenin tek taraflı sona erdirilmesi yetkisi idarededir.


İdarenin sözleşmeyi feshetmesi veya vadesi geldiğinde yenilememesi işlemleri, bir idari işlem niteliğinde olup hukuka uygunluklarının idari yargı denetimine tabi olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca, “idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir” ve kanunların idareye tanıdığı takdir yetkisi de yargı denetimi dışında bırakılamaz. Dolayısıyla uzman erbaşların sözleşme feshi veya yenilememe işlemlerine karşı, tebliğden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açma hakları bulunmaktadır (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.7). Bu hukuki çerçeve, idarenin işlem tesis ederken keyfi davranmasını engelleyen ve personelin kamu hizmetindeki konumunu belirli ölçüde güvence altına alan önemli bir yapıdır.


İdarenin Takdir Yetkisi ve Anayasal İlkeler

Kamu hizmeti güvencesi: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 70. maddesi, her vatandaşın kamu hizmetine girme hakkına sahip olduğunu düzenlerken, doktrin ve Anayasa Mahkemesi içtihatları bu hakkın devamını da kapsam dahiline almaktadır. Özellikle bir kamu görevinde istihdam edilen kişinin “kamu hizmetinde kalma hakkı”, kanunla güvence altına alınmış bulunan ve keyfi olarak elinden alınamayacak bir menfaattir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel haklar ve hürriyetler ancak kanunla ve ölçülülük ilkesine uygun olarak sınırlandırılabilir​. Bu bağlamda, kamu görevinden çıkarılma veya sözleşmenin yenilenmemesi gibi işlemlerin de kanuni dayanağının net ve öngörülebilir olması şarttır. Anayasa Mahkemesi, uzman erbaşların görevine son verilmesine ilişkin düzenlemelerde kanunilik ilkesinin önemine vurgu yaparak, kanunun belirsiz şekilde idareye bırakılmış genel ifadeler içermemesi gerektiğini belirtmiştir. Örneğin, 3269 sayılı Kanun’un 12. maddesinde yer alan ve içeriği kanunda tanımlanmaksızın yönetmeliğe bırakılan “kendisinden istifade edilememe” ibaresi, kamu görevlisinin hizmette kalma hakkını sınırlayan kuralların keyfiliğe izin vermeyecek açıklıkta olması gerektiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Yüksek Mahkeme, kanunların hem idare hem kişiler açısından tereddüt yaratmayacak netlikte olmasının, hukuki güvenlik ve hukuk devleti ilkesinin gereği olduğunu vurgulamıştır.


İdarenin takdir yetkisinin sınırları: İdare, uzman erbaşlar gibi sözleşmeli personelin durumuyla ilgili işlem tesis ederken belli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir yetkisi sınırsız değildir; kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır ve işlemlerin bu amaçlarla uyumlu olup olmadığı yargı denetiminde incelenir​. Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi, idarenin takdir yetkisini kullanırken objektif ve makul gerekçelere dayanmasını, her türlü keyfilikten uzak durmasını emreder. Yine Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin takdir yetkisinin yargı denetimi dışında bırakılamayacağı açıkça belirtilmiştir. Bu ilkeler doğrultusunda Danıştay, kamu personeline ilişkin işlemlerde idarenin takdir hakkını kullanırken dayanak olan sebebin hukuka uygun ve somut gerekçelere dayanması gerektiğini yerleşik olarak ifade etmektedir. Örneğin, Danıştay 12. Dairesi bir kararında idarenin personel hakkındaki değerlendirmesinin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda yapılması ve işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı takdirde yargının takdiri yerindelik denetimine dönüştürmemesi gerektiğini vurgulamıştır.


Savunma hakkı: Anayasa’nın 129. maddesinin 2. fıkrasında, “memurlar ve diğer kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez” hükmü yer almaktadır. Her ne kadar uzman erbaşlar 657 sayılı Kanun’a tabi memur statüsünde değillerse de, disiplin hukuku açısından benzer güvenceler söz konusudur. 6413 sayılı TSK Disiplin Kanunu gibi düzenlemeler uyarınca da, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline herhangi bir disiplin cezası verilmeden önce savunması alınmak zorundadır. Bu anayasal ilke, idarenin personel hakkında tesis edeceği olumsuz işlemlerde (örneğin sözleşme feshi) de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle, uzman erbaşın sözleşmesi disiplinsizlik gerekçesiyle feshedilecekse veya yenilenmeyecekse, bu işlemin gerçekte bir örtülü disiplin cezası niteliği almaması için ilgili personelin savunmasının alınması, en azından idari soruşturma süreçlerinin işletilmesi beklenir. Aksi halde, savunma hakkı tanınmaksızın salt takdir yetkisine dayanarak yapılan bir fesih işlemi yargı denetiminde hukuka aykırı bulunabilir. Nitekim bazı yargı kararlarında, doğrudan disiplin cezası yerine sözleşme yenilememe yoluna gidilerek personelin savunma hakkının bertaraf edilmesinin hukuka uygun olmayacağı belirtilmiştir. Özetle, savunma hakkı kamu hizmetinde görev alan herkes için temel bir güvencedir ve idarenin işlemleri bu hakkın ruhuna uygun olmalıdır.


Ölçülülük ilkesi: İdarenin personel hakkında alacağı kararlar, ölçülü ve orantılı olmalıdır. Ölçülülük ilkesi, yapılan işlemin amacına uygun ve gereklilik sınırlarını aşmamasını gerektirir. Örneğin, görevde başarısızlık gösteren bir personel hakkında hemen sözleşme feshine gitmek yerine uyarı, eğitim, yer değiştirme gibi daha hafif tedbirlerin düşünülebilir olup olmadığı değerlendirilmelidir. Anayasa Mahkemesi, kamu görevinden çıkarma veya benzeri işlemlerin birey üzerindeki etkilerinin ciddi biçimde gerekçelendirilmesini ve personelin geçmiş hizmet sicili ile eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerinin mahkeme kararlarında tartışılmasını aramaktadır. Özellikle, personelin özel hayatına dair bazı tutum ve eylemlerinin mesleki disiplin açısından sonuç doğurması söz konusuysa, kararların ikna edici gerekçelerle desteklenmesi ve orantılılık denetimine açık olması gerekir​. Bir uzman erbaşın hafif sayılabilecek kusurları için en ağır sonuç olan meslekten çıkarma yoluna gidilmesi, daha hafif yaptırımlar yeterliyken tercih edildiyse, yargı mercilerince ölçüsüz bulunabilir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da bir kararında, idarenin sahip olduğu takdir yetkisini kullanırken kişi yararı ile kamu yararı arasındaki dengeyi gözetmesi ve kararın demokratik toplum düzeninde gerekli ve orantılı olup olmadığını değerlendirmesi gerektiğini belirtmiştir​. Bu nedenle, uzman erbaşların sözleşme feshi veya yenilememe işlemleri hem sebep hem sonuç bakımından ölçülülük testine tabi tutulmakta; keyfi veya aşırı bir uygulama tespit edilirse iptal nedeni olabilmektedir.


Sözleşmenin Yenilenmemesi Halleri

Uzman erbaşların her bir sözleşmesi, süresinin bitiminde kendiliğinden sona erer (terhis işlemi yapılır). Ancak Kanun, hizmete devam etmek isteyen uzman erbaşlara belirli şartlar altında sözleşme uzatma (yeniden sözleşme yapma) imkânı tanımıştır. 3269 sayılı Kanun’un 5. maddesi ve ilgili yönetmelik uyarınca, sözleşme bitiminde yeniden sözleşme imzalanabilmesi için personelin belli kriterleri karşılaması gerekir​. Uzman erbaşın, hizmet süresinin dolmasına en az üç ay kala (yurt dışı görevdeyse altı ay kala) dilekçeyle uzatma talebinde bulunması ilk koşuldur​. Bunun yanı sıra:

  • Son aldığı sicil notu, sicil tam notunun en az %60’ı olmalıdır​. (Yani performans değerlendirmesi belli bir eşiğin üzerinde olmalı.)

  • Fiilen boş kadro bulunmalıdır. (Hizmetine devam edeceği rütbe/branş kadrosunda münhal bir pozisyon olması şartı.)

  • Sağlık nitelikleri bakımından uygun olmalıdır​. (TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nde ilgili branş için öngörülen sağlık şartlarını taşımaya devam etmesi gerekir. Örneğin ağır bir sağlık sorunu oluşmuşsa yenileme yapılamaz.)

  • Terörle mücadelede malul olan istekli personel için özel bir düzenleme vardır: Fiziki noksanlıklarını telafi edebilen ve bilgi-tecrübesi faydalı görülen maluller, sağlık açısından görev yapabilecek durumda iseler, Komutanlıkların uygun görmesi halinde sözleşmeleri yenilenebilir​.


Yönetmelikte sayılan bu şartları taşımayan hallerde sözleşmenin yenilenmesi söz konusu olmayacaktır. Yani, örneğin sicil notu barajın altında kalan veya uygun kadrosu olmayan bir uzman erbaşın uzatma talebi idarece reddedilir. Öte yandan, bu şartları sağlayanların taleplerinin “kabul edileceği” yönetmelikte belirtilmiştir. Bu ifade, aslında uzman erbaş lehine bir hak doğuruyor gibi görünse de uygulamada idarenin belli takdir yetkisi bulunduğu kabul edilmektedir. Çünkü bazı durumlarda personel tüm biçimsel koşulları sağlasa dahi, idare hizmetin gerekleri veya personelin genel hali itibariyle uygun olmadığını ileri sürerek sözleşme yenilememe yoluna gidebilmektedir. Nitekim yargı kararlarında da bu durum tartışılmış; sözleşme yenilememenin hukuki niteliği üzerinde durulmuştur.


Sözleşme yenilememe işleminin hukuki niteliği: Uzman erbaşın süresi dolan sözleşmesinin yenilenmemesi, doktrinde idari işlem olarak nitelendirilir. Zira personel sürenin sonunda görevine devam etmek istediğini beyan ettiğinde, idarenin yaptığı “yenilememeye” dair değerlendirme tek taraflı bir irade beyanıdır ve idarenin kamu gücüne dayalı kararını ifade eder​. Bu açıdan, yenilememe işlemi basit bir sözleşme süresi bitimi olmayıp idarenin aktif bir kararını yansıtır. Danıştay da uzman erbaş sözleşmelerini idari sözleşme kapsamında gördüğü için, bunların sona erdirilmesi yönündeki işlemlerin idari yargıda denetlenebileceğini belirtmiştir​.


Özellikle tartışılan soru, sözleşme yenilememe işleminin bir disiplin cezası veya personel hakkında verilmiş bir “olumsuz sicil hükmü” sayılıp sayılmayacağı ve bu işlemin yargı denetimine hangi ölçüde tabi olacağıdır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) ve daire kararları, son dönemde sözleşme yenilememe işleminin idarenin takdir hakkı kapsamında olduğu yönünde görüşler ortaya koymuştur. Danıştay İDDK’nın Aralık 2022 tarihli emsal niteliğindeki bir kararında, uzman erbaşın sözleşme uzatma talebinin reddedilmesi işlemi hukuka uygun bulunmuştur​. Bu kararda İDDK, sözleşmenin yenilenmemesinin bir cezalandırma değil, personelin kamu görevine devam etmesinin uygun görülüp görülmemesine dair idari bir takdir işlemi olduğunu vurgulamıştır​. Askeri disiplin gerekliliklerinin yüksek olduğu bu statüde, idareye sözleşmeyi yenileyip yenilememe konusunda geniş bir takdir alanı tanındığı, bunun da mevzuata ve hizmet gereklerine dayalı olduğu belirtilmiştir​. İdare, personelin geçmiş sicilini, ödül/ceza durumunu ve genel davranışlarını değerlendirerek hizmetinden istifade edilip edilemeyeceğine karar verir; eğer olumsuz kanaate varırsa sözleşmeyi uzatmama yönünde işlem tesis edebilir​. İDDK kararında, bu takdir hakkının kullanımı sırasında idarenin özel hayata saygı gibi temel haklara müdahale teşkil eden durumlarda dahi makul ve ciddi gerekçelere dayanması gerektiği not edilmekle birlikte, somut olayda idarenin tutumunun orantılı ve hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılmıştır​. Kısacası yüksek yargı, sözleşme yenilememe işlemini idarenin takdirine bırakan bir yaklaşımı benimsemiştir.


Bununla birlikte, idarenin takdir yetkisinin de keyfi kullanılamayacağı açıktır. Özellikle 2022 yılında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ve 2023’te yürürlüğe giren iptal kararı sonrasında, kanuni dayanağı net olmayan “kendisinden istifade edilememe” gibi gerekçelerle sözleşme yenilememe işlemleri tartışmalı hale gelmiştir. AYM’nin 01/06/2022 tarih E.2022/4, K.2022/64 sayılı kararıyla, 3269 sayılı Kanun’un 12. maddesindeki “kendisinden istifade edilememe” ibaresi iptal edilmiştir. Bu iptale gerekçe olarak, kanunun bu kavramı tanımlamadan tümüyle yönetmelik düzenlemesine bırakmasının Anayasa’nın 13 ve 70. maddelerine aykırı olması gösterilmiştir​. Anayasa Mahkemesi’ne göre, kamu hizmetinde kalma hakkını sınırlayan kurallar kanunla ve belirli olmalı; idarenin keyfi uygulamalarına izin verecek muğlaklıkta olmamalıdır​. Dolayısıyla 2023 yılı itibariyle, idare bir uzman erbaşın sözleşmesini salt “hizmetinden istifade edilemiyor” şeklindeki genel bir gerekçeyle yenilememezlik edemez; somut ve kanuni dayanağı olan sebepler ortaya koymak durumundadır. Bu değişiklik, pek çok sözleşme yenilememe davasında personel lehine sonuçlar doğurmaya başlamıştır. Örneğin, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2024 yılında verdiği bir kararda, müvekkili uzman çavuşun tüm yenileme şartlarını sağladığı ve hakkında sözleşme feshi gerektirecek hukuki bir sebep bulunmadığı halde Jandarma Genel Komutanlığınca “kendisinden istifade edilememe” gerekçesiyle sözleşmesinin uzatılmamasını hukuka aykırı bulmuştur​. Kararda, uzman erbaşların ifa ettiği görevin devletin asli ve sürekli görevlerinden olduğunu, bu nedenle görevine son verme halleri de dahil özlük işlemlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiğini vurgulamış; kanunun belirsiz şekilde yönetmeliğe bıraktığı bir konuda idarenin keyfi biçimde işlem yapamayacağı belirtilmiştir​. Sonuç olarak, idarenin yenilememe kararının dayanaksız ve keyfi olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline hükmedilmiştir. Bu örnek, yenilememe işlemlerinin de hukuki denetime tabi olduğunu ve idarenin takdir yetkisinin sınırlarının aşıldığı durumda yargı tarafından düzeltildiğini göstermektedir.


Özetle, sözleşme yenilenmemesi halleri için şunlar söylenebilir: Uzman erbaş, kanunda öngörülen yenileme şartlarını taşıyorsa normalde hizmetine devam etme beklentisine sahiptir. İdare, objektif bir sebep olmaksızın yenilememe yoluna giderse bu bir idari işlem olarak yargı denetimine açık olacaktır. İdare, takdir yetkisi kapsamında dahi olsa, yenilememe kararını kamu yararı, hizmet gerekleri ve hukuka uygunluk temelinde gerekçelendirmek zorundadır. Aksi halde, sözleşme yenilememe işlemi iptal riskiyle karşılaşabilir. Nitekim Danıştay’ın yakın tarihli kararları idarenin takdirine geniş alan tanımakla birlikte, bu takdirin hukuka uygun şekilde kullanılmasını şart koşmaktadır​.


Sözleşmenin Feshi Sebepleri (Disiplin, Sağlık, Yetersizlik vb.)

Uzman erbaşların sözleşmesinin, süresi dolmadan idare tarafından feshedilebileceği haller 3269 sayılı Kanun’un 12. maddesinde tek tek sayılmıştır. Bu fesih sebepleri, yönetmelikle detaylandırılarak uygulamada ölçütleri belirlenmiştir​.


Aşağıda başlıca fesih sebepleri ve içerikleri özetlenmektedir:

  • İntibak edememe nedeniyle fesih: Göreve yeni başlayan uzman erbaşlar için ilk 5 ay bir intibak dönemi olarak kabul edilir. Kanun md.12’ye göre bu dönemde göreve uyum sağlayamayanlar (intibak edemeyenler) ile kendi isteğiyle ayrılmak isteyenlerin sözleşmeleri feshedilir​. Bu hüküm, askeri ortama alışamayan, disiplini uyum sağlayamayan veya temel eğitimde başarısız olan personelin, uzun süre görev yapmasına gerek kalmaksızın ilişiğinin kesilmesine imkân tanır. İdare, intibak sürecinde performansı yetersiz gördüğü erbaş için bu maddeyi uygulayabilir.

  • Görevde başarısız olma veya kendisinden istifade edilememe nedeniyle fesih: Bu kategori, uzman erbaşın hizmetindeki yetersizlikleri kapsamaktadır. Uzman Erbaş Yön. md.13, görevde başarısızlık veya “kendisinden istifade edilemeyeceği” durumunu somut örneklerle açıklamıştır. Buna göre, atış, spor, eğitim, operasyon gibi alanlarda görev yerinin gereklerini yerine getirmekte sürekli başarısız olan, askerliğin değerlerini davranışlarında gösteremeyen, yapılan ikazlara rağmen istenen düzeye ulaşamayan personel bu kapsamdadır​​. Ayrıca aşırı derecede borçlanıp bu durumu belgeleyen rapor ve tutanaklarla sabit olanlar, özürsüz olarak bir sözleşme yılı içinde 7 gün veya daha fazla göreve gelmeyenler de “kendisinden istifade edilemez” kabul edilir​​. Yine, atanmış olduğu kadro görev yeriyle ilgili en az 3 ay süreli bir kurs veya eğitime gönderildiği halde başarısız olan uzman erbaşlar da bu kapsamdadır​. Bu hallerde idare, sözleşme süresine bakılmaksızın personelin TSK ile ilişiğini kesebilir​​. Örneğin, fiziksel yeterlilik testlerinde tekrar tekrar sınıfta kalan veya sık sık izinsiz devamsızlık yapan bir uzman erbaşın sözleşmesi bu madde gerekçe gösterilerek feshedilebilir. (Belirtmek gerekir ki “kendisinden istifade edilememe” ibaresi kanundan çıkarılmış olsa da, yönetmelikte sayılan somut alt haller mevcut kanuni diğer fıkralar kapsamında değerlendirilmeye devam edilecektir. Örneğin mazeretsiz göreve gelmeme, disiplin cezası boyutuyla ele alınabilir.)

  • Sicil ve terfi başarısızlığı nedeniyle fesih: Uzman erbaşların her yıl performans sicili tutulur. Aldığı sicil notları nedeniyle kademe ilerlemesi yapamayanlar Kanun md.12 uyarınca fesih kapsamındadır​. Bu, arka arkaya düşük performans notları alan ve bu yüzden kariyer ilerleyişi durma noktasına gelen personeli hedefler. Örneğin, üst üste yetersiz sicil alan bir uzman erbaşın sözleşmesi, orduda verimli şekilde değerlendirilmediği gerekçesiyle feshedilebilir. İdare, sicil notlarını somut dayanak olarak gösterip “beklenen gelişimi gösteremediği” için sözleşmeyi sonlandırabilir. Bu da aslında hizmette verimlilik ilkesinin bir yansımasıdır.

  • Disiplin veya cezaî nedenlerle fesih: Kanun md.12, bir dizi suç ve ceza durumunu fesih sebebi olarak öngörmüştür. Bunlar arasında:

    • Yüz kızartıcı ve devlete karşı suçlar: Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar, zimmet, rüşvet, irtikap, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan yere tanıklık/yemin, cinsel saldırı, çocuk kaçırma, fuhuşa teşvik, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref/haysiyet kırıcı suçlar ile emre itaatsizlikte ısrar, üstüne fiili taarruz, firar, isyan gibi askeri suçlardan mahkûm olanların sözleşmeleri feshedilir​​. Bu tip ağır suçlar, personelin TSK’da kalmasının imkansız hale geldiğini gösterir.

    • 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 148. maddesindeki suçlardan mahkum olanlar (bu madde muhtemelen firar, amire hakaret vs. gibi askeri suçları içerir) aynı şekilde fesih kapsamında sayılmıştır​.

    • Belirli süreli hapis cezaları: Taksirli suçlar (dikkatsizlik, ihmal vs. ile işlenen suçlar) hariç olmak üzere, adli veya askeri mahkemelerce 30 günden fazla hapis cezasına mahkum olanlar için fesih sebebi doğar​. Eğer suç taksirli ise (yani kasıt yoksa), bu eşik 6 ay veya daha fazla hapis cezası olarak belirlenmiştir​. Bu madde, daha hafif suçları kapsam dışı bırakırken, belirli bir sürenin üzerindeki mahkumiyetleri TSK’da görev yapmaya engel kabul eder.

    • Disiplin cezası birikimi: Son verilen dahil olmak üzere, kararın kesinleştiği tarihten geriye doğru bir yıl içinde toplam 30 gün ve daha fazla oda hapsi veya hizmet yerini terk etmeme cezası almış olan ya da yine geriye dönük bir yılda en az iki farklı disiplin amirinden toplam 8 veya daha fazla disiplin cezası almış olanların da ilişiği kesilir​. Bu hüküm, disiplin sicili çok bozuk olan personelin artık silahlı kuvvetlerde barındırılmayacağını ifade eder. Örneğin bir uzman erbaş bir yıl içinde birçok defa ceza almışsa (ufak cezalar dahi olsa toplamı belirli bir sayıyı geçtiğinde), sözleşmesinin feshi gündeme gelir. İdare bu durumda “disiplinin sağlanamadığı” gerekçesini hukuki dayanak yapar.

    • Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile ayırma: Haklarında TSK Yüksek Disiplin Kurullarınca “Silahlı Kuvvetlerden ayırma” cezası verilenlerin de sözleşmeleri derhal feshedilir​. Bu zaten disiplin mevzuatının direkt sonucudur; örneğin ahlaki zayıflık veya disipline aykırı ciddi fiiller nedeniyle yüksek kurul kararıyla ordudan çıkarılan bir uzman erbaşın sözleşmesi ayrıca bir işleme gerek kalmadan sona erdirilir.

    Bu disiplin/ceza nedenli fesihlerde savunma hakkı ve adil süreç büyük önem taşır. Yüksek disiplin kurulu süreçleri veya ceza yargılamaları zaten ilgili personelin kendini savunmasına imkân veren prosedürlerdir. Eğer idare, bu yollara başvurmadan doğrudan bir idari kararla (örneğin disiplin soruşturması açmaksızın) personeli “disiplinsiz” diyerek uzaklaştırmaya kalkarsa, bu işlem yargıda iptal edilebilir. Danıştay, disiplin cezası verilmeden sözleşme feshi yoluyla fiilen ceza verilmesini hukuka aykırı bulabilmektedir. Bu nedenle, sayılan haller gibi açık durumlar hariç, disiplin kaynaklı fesihlerde usul kurallarına riayet edilmesi şarttır.

  • Sağlık nedeniyle fesih: Uzman erbaşların göreve devamında en kritik hususlardan biri sağlık yeterlilikleridir. Kanun md.12, 3269 sayılı Kanun’un 10. maddesine atıfla, sağlık nedeniyle kendisinden istifade edilemeyeceği anlaşılanların sözleşmesinin feshedileceğini belirtir​. Uzman Erbaş Kanunu md.10, muhtemelen görev sırasında sakatlanma, hastalık vs. neticesinde uzun süre görev yapamaz hale gelen personel hakkındadır. Uygulamada, eğer bir uzman erbaş görevinin gerektirdiği sağlık şartlarını artık taşımıyorsa (örneğin ciddi kalp rahatsızlığı, psikiyatrik hastalık veya uzuv kaybı gibi durumlar ve bu durumun kadrosunda görev yapmaya engel olduğu sağlık kurulu raporu ile tespit edilmişse), sözleşmesi feshedilir. Ayrıca, bir sözleşme yılı içinde toplam 3 ayı aşan süreyle hastalık izni kullanmak da fesih sebebi sayılmaktadır​. Örneğin peş peşe uzun raporlar alarak 90 günden fazla görevden ayrı kalan bir uzman erbaş için idare fesih sürecini başlatabilir. Sağlık nedeniyle fesihlerde, personelin sağlık kurulu raporları esastır ve genellikle bu işlemlerde bir kusur söz konusu olmadığından, personele kanunun tanıdığı tazminat ve ikramiye hakları (varsa) ödenerek ilişik kesilir.

  • Türk vatandaşlığını kaybetme veya yabancı uyruklu kişiyle evlenme: Uzman erbaşlar için aranan temel koşullardan biri Türk vatandaşı olmaktır. Hizmet sırasında çeşitli nedenlerle vatandaşlığı kaybedenler veya vatandaşlıktan çıkarılanların sözleşmesi feshedilir​. Ayrıca, 12.3.1997 tarihli yönetmelik esaslarına göre yabancı uyruklu kişilerle evlenen subay/astsubay uzman personel hakkında Genelkurmay Başkanlığı’nca uygun görülmeme hali de fesih sebebidir​​. Özellikle milli güvenlik bakımından kritik personelin yabancılarla evliliği izin prosedürüne bağlanmıştır; uygun görülmezse sözleşmesi sona erdirilebilir.

  • Hizmete giriş şartlarını sonradan kaybetme: Uzman erbaş olarak göreve başladıktan sonra, gerçekte o statüye giriş için gereken şartlara sahip olmadığı anlaşılanlar hakkında da fesih işlemi yapılır​. Örneğin, göreve başlarken aranan eğitim düzeyi, adli sicil temizliği, fiziksel yeterlilik gibi şartlardan birini aslında taşımadığı sonradan tespit edilen (ya da sahte belgeyle girmiş olan) personelin sözleşmesi iptal edilir. Bu, idarenin kendi hatalı alımını düzeltme imkânıdır.


Yukarıda belirtilen tüm fesih sebepleri, 3269 sayılı Kanun md.12 ve Uzman Erbaş Yön. md.13’te ayrıntılı şekilde yazılmıştır​​. İdare, bu sebeplerden birine dayanmaksızın sözleşmeyi feshedemez; aksi halde işlem sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olacaktır. Kanunda sayılmayan bir nedenle (örneğin “üstlerinin sevk ve idaresinden memnun olmaması” gibi subjektif bir gerekçeyle) fesih yapılamaz. Fesih işlemlerinde usul ve yetki de önemlidir: Mevzuata göre, sözleşme fesih yetkisi belirli komutanlık makamlarına verilmiştir (örneğin tümen komutanı, kuvvet komutanlığı personel başkanı gibi)​​. Yetkili makamdan çıkmayan fesih işlemi yetki unsuru sakatlığı doğurur. Ayrıca fesih kararı ilgili kuvvet komutanlığına bildirilir ve personele tebliğ edilerek ilişik kesme işlemleri yürütülür​. Her ne sebeple olursa olsun, sözleşmesi feshedilip TSK ile ilişiği kesilen uzman erbaşlar tekrar TSK bünyesinde alınmazlar​ (bu da kanuni bir sonuçtur).


Fesih sebeplerinin uygulanmasında ölçülülük ve savunma hakkı ilkeleri yukarıda belirtildiği gibi rol oynar. İdare, örneğin “aşırı borçlanma” sebebiyle fesih yapacaksa, bu borçluluk halinin gerçekten görevine etkisini belgelemeli; personeli önceden uyarmış olmalı; belki disiplin cezası veya danışmanlık gibi yolları denemiş olmalıdır. Yine “7 gün göreve gelmeme” halinde, personelin mazeretsiz olduğuna emin olunmalıdır (sağlık raporu gibi bir mazeret yoksa disiplin cezasıyla da desteklenir). Bu gibi işlemlerde personele savunma imkanı vermek, en azından kendi beyanını almak idarenin lehine olacaktır. Zira yargılama safhasında hakim, idarenin karar verirken ilgili kişinin savunmasını alıp almadığını, gerekçesini ortaya koyup koymadığını dikkate almaktadır. Eğer fesih işlemi bir disiplin cezası niteliğinde ise, savunma hakkı tanınmamış olması tek başına iptal sebebidir. Örneğin, sırf amiriyle tartıştı diye hakkında hiçbir disiplin soruşturması yürütmeden “kendisinden istifade edilemiyor” denilerek sözleşmesi feshedilen bir uzman erbaş, savunma hakkı ihlali ve sebep hukukiliği yönünden davayı kazanabilir. Bu yüzden, idarenin fesih kararları somut delillere, tutanak ve raporlara dayandırılmalı; gerekli durumlarda disiplin mekanizmaları işletilerek hukuki zemin sağlamlaştırılmalıdır​​.


Güncel Yargı Kararlarından Örnekler (2023–2025)

Son yıllarda uzman erbaşların sözleşme feshi ve yenilenmemesiyle ilgili önemli yargı kararları çıkmıştır. Bu kararlar, idarenin takdir yetkisi ile personelin hakları arasındaki dengeyi somut olaylar üzerinden ortaya koymaktadır. İşte 2023–2025 döneminden öne çıkan bazı kararlar ve gerekçeleri:

  • Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 2022 (E.2019/..., K.2022/...): Bir Sahil Güvenlik uzman erbaşının 2018’de süresi dolan sözleşmesinin, hakkında yapılan güvenlik soruşturmasındaki olumsuz bilgilere dayanılarak yenilenmemesi işlemi İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, Bölge İdare Mahkemesi kararı tersine çevirip idareyi haklı bulmuştu. Konu Danıştay’a taşındığında, Danıştay 12. Dairesi güvenlik soruşturması verilerinin hukuka aykırı elde edildiği (4045 sayılı Kanun’un ilgili hükmünün AYM tarafından iptal edilmiş olduğu) gerekçesiyle işlemi bozdu​. Ancak idarenin ısrarı sonucu son sözü söyleyen Danıştay İDDK, 2022 tarihli kararında işlemi hukuka uygun bularak davacının temyiz istemini reddetti​. İDDK gerekçesinde, sözleşme yenilememe işleminin idarenin takdir hakkına ilişkin olduğunu, disiplin cezası mahiyetinde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti​. Kurul, askeri personel rejiminin kendine özgü sıkı kuralları olduğunu vurgulayarak, kamu makamlarının bu alanda geniş bir takdir yetkisinin doğal olduğunu ifade etti​. Bununla birlikte, özel hayata dair alanlara müdahalede ciddi gerekçelerin bulunmasının gerektiğini de not etti​. Somut olayda idarenin, personelin ailevi ve psikolojik sorunları nedeniyle sözleşme süresi içinde hemen feshe gitmediğini, süre bitiminde ise bu sorunların mesleki etkilerini de dikkate alarak bir daha istifade edemeyeceği kanaatine vardığını, takdir yetkisini bu yönde kullandığını açıkladı. Bu kararında İDDK, idarenin geniş takdir yetkisi vurgusunu yaptıktan sonra kişinin özel hayatı – kamu hizmeti dengesi bakımından işlemin orantılı olduğunu değerlendirerek yenilememe işlemini hukuka uygun buldu​​. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesinin iptal kararı kaldırıldı ve dava kesin olarak reddedildi​​. Bu karar, son dönem Danıştay yaklaşımının bir özetidir: Güvenlik gibi hassas konularda idarenin değerlendirmesine öncelik tanınmakta, yargı bu tür takdir kullanımını genelde yerinde bulmaktadır (yeter ki açık bir hukuka aykırılık olmasın).

  • Danıştay 12. Dairesi, 2024 (E.2021/5715, K.2024/3797): Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli bir uzman erbaşın 2019’da sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay 12. Daire 2024 yılında davanın reddine karar vermiştir​. Bu karar, yukarıda bahsedilen İDDK içtihadı sonrası Danıştay dairelerinin de benzer çizgide hareket ettiğini gösterir niteliktedir. Kararda, davacının sözleşme fesih tarihinden geriye dönük disiplin sicili ve hizmet durumu incelenmiş; BİM tarafından hukuka uygun bulunan işlemin Danıştay’ca da hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır (Danıştay 12, BİM kararını onamıştır). Bu kararın özetinden anlaşıldığı kadarıyla, mahkeme idarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullandığını ve işlemin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir. Böylece davacı açısından 2019’daki yenilememe işlemi kesinleşmiştir. Bu örnek, Danıştay’ın son dönemde çoğunlukla idarenin personel yenilememe kararlarını yerinde bulduğunu, özellikle disiplin ve performans açısından sorunlu personelin görevde tutulmaması yönündeki idare tasarruflarına müdahale etmediğini göstermektedir.

  • İzmir Bölge İdare Mahkemesi, 2024: Yukarıda sözü edilen Yalçın Torun tarafından paylaşılan olay, Manisa İl Jandarma Komutanlığı emrinde uzman çavuş olarak görev yapan bir kişinin davasıdır. Bu davada, müvekkil hakkında “kendisinden istifade edilememe” gerekçesiyle sözleşme yenilememe işlemi tesis edilmiş; oysa personel bütün yenileme şartlarını sağladığını ve ortada fesih gerektirecek somut bir gerekçe olmadığını iddia etmiştir. Dosya Bölge İdare Mahkemesi’ne geldiğinde, BİM personeli haklı bulmuştur. Kararda, 3269 sayılı Kanun md.12’nin kendisinden istifade edilememe hallerini tanımlamadan düzenlemeyi yönetmeliğe bıraktığı ve bunun Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği hatırlatılmıştır​. Kanunda herhangi bir çerçeve çizilmeden idareye bırakılan bir konuda, hele ki bu konu kamu hizmetinde kalma hakkını etkiliyorsa, idarenin keyfi davranamayacağı belirtilmiştir. Davacı uzman çavuşun disiplin cezaları incelenmiş ve aldığı cezaların sözleşme feshini gerektirecek boyutta olmadığı, yenileme için gereken sicil, sağlık vb. şartları da taşıdığı görülmüştür​. Dolayısıyla mahkeme, idarenin işleminin hukuki bir sebebe dayanmadığına ve keyfi olduğuna kanaat getirerek işlemi iptal etmiştir​. Bu kararın önemli bir gerekçesi de şudur: Uzman erbaşların yürüttüğü görev, devletin asli ve sürekli işlerinden kabul edildiğinden, bu görevde kalıp kalmamalarının (yani sözleşmenin feshi/yenilenmemesi şartlarının) kanunla düzenlenmesi gerekir​. Kanunun ise bu konuda açık çerçeve çizmediği, bu açıdan ilgili hükmün Anayasa’ya aykırı bulunup iptal edildiği belirtilerek, AYM kararlarının bağlayıcılığına da dikkat çekilmiştir. Sonuç olarak, bu BİM kararı idareye, kanunilik zemininden yoksun bir takdir kullanımıyla işlem tesis edemeyeceği mesajını vermiştir. Özellikle AYM’nin iptalinden sonra “kendisinden istifade edilememe” gibi muğlak gerekçeler artık yargı önünde savunulamaz hale gelmiştir. İzmir BİM’in kararı da, AYM iptal kararının somut davalara etkisini ortaya koyan güzel bir örnektir: Yasal dayanağı kalmayan fesih işlemi iptal edilmiştir.

  • Diğer Örnekler: Bazı kararlarda da spesifik fesih hallerine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Örneğin, disiplin cezası birikimi sebebiyle feshedilen bir sözleşme hakkında, ilk derece mahkemesi iptal kararı vermiş ancak istinaf mahkemesi (BİM) disiplin cezalarının ağırlığını gözeterek kararı kaldırmıştır (davanın reddine karar vermiştir)​. Yine, hakkında adli soruşturma olan bir uzman erbaşın görevden uzaklaştırıldığı dönemde sözleşmesinin yenilenmemesi işlemi tartışma konusu olmuş; burada Danıştay 12. Daire, görevden uzaklaştırma hali devam ederken sözleşme süresinin bitmesi durumunda idarenin yenilememe hakkının bulunduğunu, bunun ayrıca bir disiplin cezası mahiyeti taşımadığını belirtmiştir . Bu gibi örnekler, somut olayın şartlarına göre yargının farklı sonuçlara varabildiğini gösterir. Ancak genel eğilim: Eğer idarenin kararı kanıtlanabilir somut sebeplere dayanıyorsa (örneğin kesinleşmiş ceza kararı, sağlık raporu, belirgin performans düşüklüğü gibi) Danıştay ve BİM’ler idareyi haklı bulma eğilimindedir. Buna karşılık, idarenin kararı soyut veya tartışmalı bir nedene dayanıyorsa (örneğin “uyumsuzluk” ama ortada ciddi bir belge yoksa, ya da dayanak kural Anayasa’ya aykırıysa) idari mahkemeler iptal yönünde karar verebilmektedir.


Güncel kararların ortaya koyduğu ortak sonuç, idarenin personel tasarruflarında hesap verebilirlik ve hukuka uygun gerekçe şartının bulunduğudur. İdare, takdir hakkını kullanırken bile, bunu hukuk sınırları içinde yapmalıdır. Danıştay’ın 2022 İDDK kararı, idarenin takdirini geniş yorumlasa da içinde bulunduğu hukuki zemini (disiplin, güvenlik, hizmetin gerekleri) ayrıntılı tartışmıştır​​. Bölge İdare Mahkemesi’nin 2024 kararı ise idarenin dayanağı olmayan bir takdir kullanımını kabul etmemiştir​​. Bu denge, aslında Anayasa’nın öngördüğü dengeye uygundur: “İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir…” ve “takdir yetkisi, kamu yararı amacıyla ve kanunların çizdiği sınırlar içinde kullanılabilir.”


Sözleşmeli uzman erbaşların sözleşme feshi ve yenilenmemesi, idarenin personel politikası ile personelin kariyer güvencesi arasındaki hassas dengeyi yansıtan bir alandır. 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve ilgili yönetmelikler, fesih sebeplerini ayrıntılı biçimde sayarak bu alanda keyfiliği önlemeyi amaçlamıştır. Kanunun çizdiği çerçeveye göre; bir uzman erbaşın sözleşmesi, süre bitiminde belirli şartlar sağlanmazsa yenilenmeyebilir veya süre dolmadan ciddi disiplin, sağlık, performans sorunları varsa feshedilebilir. Anayasa’nın kamu hizmeti güvencesi ilkesi, bu işlemlerin mutlaka kanuni dayanaktan kaynaklanmasını ve hukuki güvenlik içinde yürütülmesini gerektirir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, kanunda belirsiz bırakılan ve yönetmeliğe havale edilen fesih kriterlerini iptal ederek, personel lehine önemli bir hukuki boşluk doldurmuştur​.


İdare, sahip olduğu takdir yetkisini kullanırken her zaman kamu yararı ve hizmet gereklerini gözetmek zorundadır. Uzman erbaşın hizmetine ihtiyaç kalmadığını düşünüyorsa bile, bu sonuca varırken objektif ölçütlere dayanmalı; aksi halde işlem hukuken korunamaz. Savunma hakkı ve adil işlem ilkesi, özellikle disiplin temelli fesihlerde kırmızı çizgidir – idare soruşturma yapmadan, savunma almadan salt takdir yoluyla bir personeli uzaklaştırırsa bu işlem yargıda muhtemelen iptal edilecektir. Ölçülülük ise her aşamada aranır; verilen karar, ulaşılmak istenen amaçla orantısız derecede ağırsa hukuk devleti ilkesi zedelenir.

2023–2025 aralığındaki yargı kararları, idarenin işlemlerine tamamen özgür bir alan bırakılmadığını, bilakis hukuki denetime tabi tutulduğunu ortaya koymaktadır. Danıştay ve Bölge İdare Mahkemeleri, bazı dosyalarda idarenin takdirini haklı bulurken (özellikle somut olgular güvenlik, disiplin yönünden idareyi destekliyorsa) birçok dosyada da idarenin gerekçe eksikliğini veya hukuk dışına çıkmasını tespit ederek işlemleri iptal etmiştir​​. Bu durum, uzman erbaşlar açısından yargısal koruma mekanizmasının işlediğini gösterir. Sözleşmesi feshedilen veya yenilenmeyen bir uzman erbaş, eğer bunun haksız/hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa 60 gün içinde açacağı iptal davasıyla hakkını arayabilir. Mahkemeler; işlemin sebebini, usulünü ve dayanağını titizlikle inceleyecek, gerekirse yürütmenin durdurulmasına karar verip personelin görevine dönmesini de sağlayabilecektir​.


Son tahlilde, kamu hizmetinin sürekliliği ile personel rejiminin güvenceleri arasında denge kurulmaya çalışılmaktadır. Uzman erbaş statüsü, doğası gereği bazı riskler (sözleşme yenilenmeme riski gibi) barındırsa da, kanun ve yargı içtihatları sayesinde keyfi uygulamalara karşı önemli güvencelere sahiptir. İdarenin, her bir fesih veya yenilememe kararında, dosyanın hem mevzuata hem de Anayasa’ya uygunluğunu kontrol etmesi en sağlıklı yoldur. Böylece hem TSK’nın disiplin ve verimliliği sağlanmış olur, hem de yıllarını hizmete adamış personelin hukuk güvenliği korunur. Bu makalede ele alınan çerçeve ve kararlar, uygulamada hem idareye hem personele ışık tutacak niteliktedir. Unutulmamalıdır ki, hukuk devleti ilkesi gereği idarenin takdir yetkisi hukukun üstünlüğüne tabidir – kamu yararı amacıyla ve ölçülü şekilde kullanıldığı sürece meşrudur​, aksi halde yargı önünde geçerliliğini yitirir.


Sözleşmeli uzman erbaşların sözleşme feshi ve yenilememe işlemleri, idarenin takdir yetkisi ile hukuki güvenceler arasında hassas bir dengeye dayanır. 3269 sayılı Kanun, Anayasa ve Danıştay kararları çerçevesinde uzman erbaşların hak arama yolları açıktır. Sözleşmesi yenilenmeyen veya feshedilen personel, hukuka aykırı bir işlemle karşı karşıya olduğunu düşünüyorsa, süresi içinde idare mahkemesinde dava açarak hakkını arayabilir. Bu süreçte bir idare hukuku veya ceza hukuku avukatından profesyonel destek alınması hak kayıplarını önleyecektir.


 
 
 

Comments


bottom of page